Pire ile Bit masalı oku

Pire ile bacanağı bit bir gün buluşarak yola çıkarlar. Az giderler, uz giderler, dere tepe düz giderler. Derken bir büyük çamur birikintisine rastlarlar.

Pire bacanağı bite döner: “Haydi bacanak atla“ der. Ama bit yerinden kımıldamaz. Pire ısrara devam eder:

“Haydi bacanak durma, atlasana” Ama bit yine yerinden kımıldamaz. Pireye dönüp:

“’Önce sen atla bacanak” der.

Eee pire bu. Ömrü) atlamak zıplamakla geçmiş. Küçük bir çamur parçasından atlamaktan kolay ne var. Pire bir zıplayış yapar ve kuru toprağa ulaşır.

“Bak” der ”çok kolay. Haydi sen de atla”

Bit bakar ki başka çare yok. Kendini toparlayıp bir cesaretle zıplar. Zıplar, zıplar ama ne zıplama… Şişman karnının üzerine düşüp, çamurun ortasına saplanıp kalır.

“Aman şimdi ne yapabilirim?”diyerek telaşlanıp heyecanlanan pirenin aklına domuza gidip yardım istemek gelir. Bir koşu zıplayarak domuzun yanına ulaşır.

“Ey domuz, anlı şanlı domuz. Göbeği güçlü domuz. Bilsen başımıza neler geldi. Bacanağım bit bataklığa düştü. Ne olur bana bir kıl ver; bir tel kıl… Ver ki arkadaşım, yoldaşım biti bataklıktan kurtarayım.”

Pirenin bu heyecanlı haline aldırmayan domuz homurdanır:

“Peki. güzel. Buraya gelip benden yardım istemesini biliyorsun. Ama bir gönül almayı bilmiyorsun. Buraya gelmeden önce bu zavallı domuzun durumu nedir? Aç mıdır, susuz mudur, diye hiç düşündün mü? Acıyıp bir avuç kozalak getirdin mi?”

Kozalak deyince herkesin aklına meşe ağacı gelir değil mi? İşte pirenin de aklına meşe ağacı gelmiş ki bir koşu meşeye gitmiş. Başlamış derdini anlatmaya:

“Ey meşe! Yaşlı, kutsal, bilge meşe. Bilirim, görürüm yüzün dönüktür yaman güneşe. Sorma ne işler geldi başıma. Bacanağım, can yoldaşım bit yapışık bir çamura. Çırpınıp durur ha bire. Ne olur bana bir avuç kozalak ver. verki götürüp vereyim domuza. Domuzdan bir kıl alayım, onu uzatıp arkadaşım biti çamur gölünden çıkarayım.”

Ama ne var ki, meşe ağacı da dertlidir. Yapraklarını şöyle bir kıpraştırıp başlar siteme:

“Ey pire, ele avuca sığmaz pire. Sen, buraya gelirken beni hiç düşündün mü? Şu zavallı, yaşlı meşenin tepesine her gün pisleyen kartaldan meşeyi kurtarayım dedin mi?”

Pire bu durur mu? Zıplayarak koşmuş kartala. Başlamış dil dökmeye:

“Ey kanal, muhteşem kuş, Göklerin efendisi… Cesaretin, özgürlüğün simgesi. Senden bir isteğim var. Gel, etme eyleme, bundan böyle şu yaşlı meşenin tepesine pisleme. Meşe temizlensin, rahatlasın, bana bir avuç kozalak versin. Kozalağı domuza vereyim. Domuzdan bir kıl alıp şu zavallı bacanağımı çamurdan kurtarayım.”

Kartal kızgın bir şekilde şöyle der:

“Ey pire, Ey eğri bacaklı musibet, Sende zıplamaktan başka yok mu bir marifet. Sen beni hiç düşündün mü? Bu kartal açtır, yoksuldur, artık yaşlandı, avlanamıyor, göklerden aşağıya hızla süzülemiyor. Bari ona küçük bir civciv götüreyim, açlığını gidereyim, dedin mi? Sen beni düşünmezsen ben seni niye düşüneyim.”

Pire bu kez nefes nefese gurk tavuğa koşar, başlar heyecanla konuşmaya:

“Eyy gurk, ey tavuk ana, anaların anası….| Eline düştüm, bana bir civciv ver, ver ki kartala götüreyim, kartalın gönlü olsun, meşenin tepesine pislemesin. Meşe temizlenip bana bir avuç kozalak versin, götürüp domuza vereyim. Vereyim ki ondan bir tel kıl alıp bataklıktan şu bizim zavallı bacanağı kurtarayım.”

Tavuk tüylerini kabartıp sinirlenir,

‘Gurk, gurk..l Ey akılsız Pire.. Konuşup duruyorsun ha birde! Bu gurk ana yoksuldur, yavruları açtır dedin mi hiç? Bana bir avuç darı getirdin mi?”

Pire prensin ambarlarını bekleyen kadına koşup yalvarmaya başlar.

“Ey kadın, ey iyiliksever insan…! Ocağına düştüm. Elini eteğini öpeyim, bana bir avuç darı ver; ver ki tavuğa ”götüreyim. Ondan bir civciv alıp kartala vereyim. Kartal bundan böyle yaşlı meşenin başına pislemesin. Meşeden bir avuç kozalak alıp domuza vereyim. Domuzdan bir tel kıl alıp arkadaşım zavallı biti çıkarayım şu bataklıktan!”

Kadın öfkeyle homurdanır:

“Ey pire, zıplama makinesi! Bu ambarcı kadın ne zamandır aç, bir kaşık tatlıya muhtaç. Sen buraya gelirken beni hiç düşündun mü, örneğin bir avuç nars götüreyim dedin mi?”

Bu söz üzerine pire prensin konağına koşar, zıplaya zıplaya mutfaktaki kazanlardan nars toplar.

Gotürüp ambarcı kadına verir.

Ondan bir avuç darı alır. Götürüp gurk tavuğa verir. Tavuktan bir civciv alır, götürüp kartala verir. Kartal meşeye pislemez, meşeden bir avuç kozalak alır. Götürür domuza verir, domuzdan bir kıl alır.

Koşarak bacanağı bitin yanına döner. Kılı uzatır ve bağırır.
“Haydi bacanak”

Şişko karınlı bir kıla tutunur, inleye tıslaya bataklıktan kurtulur.

Anlatan; K’imakhua Mulitkhan, 56 Yaşında Psıj Kıt (Darıkua) Köyü halkındadır. 1971 Ocak ayının 14.ünde Viladimir Meremkul tarafından derlenmiştir. Çeviri Özdemir Özbay

Facebookta Paylaş